Güvercinlerin kahramanlık dolu tarihi

Güvercinlerin tarihi Güvercinler, her biri yılda 10 kilo kirlilik oluşturuyor, ve bu bir çok mikrobun yaşadığınız şehrin ortasında çoğalması için uygun bir ortam sağlıyor. Güvercinlerin şehir içindeki yaşamları bir çokları tarafından sorgulansa da, geçmişte pek çok alanda çok önemli roller oynamışlardır. Charles Darwin’in ‘On The Origin Of Species‘ kitabının ilk bölümünü okursanız, aslında bu bölümün tropik bölgelerde izlediği hayvanlarla ilgili değil, güvercinlerle başladığını görürsünüz. Darwin, güvercin meraklılarının tek bir cinsten (kaya güvercini) bir çok güvercin cinsi türettiğini fark eder. Ve Darwin bu sanal seleksiyonu, kendi doğal seleksiyon teorisi için temel olarak kullanır. O zamanlarda kaya güvercinleri insanoğlu tarafından yiyecek ve evcil hayvan olarak yetiştiriliyordu. Hatta 16. yüzyılda güvercinler için Dovecote adı verilen süslü yuvalar yapmak büyük bir statü sembolüydü. Avrupa ve Asya’da hala bu yuvaları görebilirsiniz. Günümüzde Amerika şehirlerinde güvercin olmasının sebebi de, Avrupalıların güvercinleri sevmesi ve beraberinde getirmesinden dolayıdır. Yakın zamana kadar güvercinler faydalı hayvanlar olarak görülüyordu. Örnek vermek gerekirse, güvercinler savaşlarda bile aktif olarak kullanılmaktaydı. Güvercinler, savaş dönemlerinde çok efektif mesajlaşma araçlarıydı. Elektrik hatları gibi herhangi bir güç kaynağına ihtiyaç duymuyorlardı, tek gereken şey uçmaları ve mesajı taşıyıp hedeflerine ulaşmalarıydı. “Dear Friend” adı verilen güvercin 1. Dünya Şavaşında kötü bir şekilde yaralanmasına rağmen, mesajı hedefine ulaştırarak 200 askerin kurtulmasının sağlamıştı. 2. Dünya Savaşında İngiltere güvercin sayısını 250.000’e çıkarmıştı ve yine bu dönemde 32 güvercin, başarılarından dolayı madalya kazandı. Bilim adamları, güvercinlerin yön bulma mekanizmasını hala tam olarak çözebilmiş değil. Enteresan bir şekilde, bazı güvercinler yüzlerce kilometre öteden evlerini bulabilme yetisine sahip. Tabi bu özellik sadece ordunun değil, illegal organizasyonların da ilgisini çekti. Zamanında hapishanelere uyuşturucu göndermek için güvercinler kullanılmıştı. Düğün ya da seremonilerde salınan güvercinlerin nereye gittiklerini sanıyorsunuz? Tabi ki evlerine. Garip bir şekilde güvercinler ünlü psikolog B.F. Skinner’ın da dikkatini çekmişti. 2. Dünya Savaşı döneminde, Skinner güvercinlerin bir hedefi mükemmel bir hassasiyetle takip edip, gagalayabildiğini fark eder, ve güvercinleri roketlerin hedeflerlerini daha isabetli vurması için kullanabileceğini düşünür. Ancak roket gibi gelişmiş bir teknoljinin, güvercin gibi ebleh bir kuş tarafından kontrol edilecek olması Amerikan Ordusu içinde çok taraftar bulmaz ve ‘Project Pigeon’ rafa kaldırılır. Ancak güvercinlerin bu özelliği çok farklı bir yerde kullanılmaya başlanır. Arama ve tarama görevlerinde. Güvercinlere denizde bir obje gördükleri zaman önündeki plakayı gagalamaları öğretilir. Bu şekilde bir göz ile uçak ya da helikopterlerin alt taraflarına konulan güvercinler mükemmel bir iş başarırlar. Güvercinlerin hedef saptama oranı %93 iken insanların %38’de kalır. Tabi bu projede ekipman hataları ve bütçe kesintileri yüzünden fazla ilerleyemez. O günden bugüne güvercinlerle ilişkimiz daha iyiye gitmedi. Güvercinler, günümüzde yasalar tarafından korunmayan 3 kuş türünden biri. Belki de artık dronelarımız, e-maillerimiz, GPS’imiz olduğu için, hayvanlardan tek istediğimiz sevimli olmaları. Tüketim ve rant merkezli yaşadığımız hayatlarımızda güvercinler, sadece sağı solu pisleten birer haşere olarak görülmeye başlandılar. Susam Sokağı izleyen herkes Büdü’nün güvercinlere olan ilgisini bilir. Büdü yalnız değil, yeryüzünde milyonlarca insan güvercinlerini adeta ailelerinin bir parçası olarak görmekte. Bu durum güvercin yetiştiricilerinin talep gören türleri yetiştirip hayatlarını idame edebilmelerine imkan sağlayabiliyor. Öyle ki, Belçikalı bir yetiştirici, Bolt ismindeki güvercinini, Çinli bir iş adamına 410.000 $’a satmıştır. Bu ticaret sonunda Bolt, dünyanın en pahalı güvercini unvanını kazanmıştır